İsimler Değişir TFF Değişmez
Türk futbolunda sağlığa, insan hayatına ne kadar önem verildiğini en iyi bilen 4 Nisan 2015’te takım otobüsü kurşunlandığı halde futbol oynamaya zorlanan Fenerbahçe futbol takımıdır. Bugünlerde de futbol liglerinin devamına yönelik alınan kararda hangi gerekçenin, unsurun veya lobinin daha baskın olduğu tartışılabilir. İnsan hayatının kararlardaki etkisinin ise yok denecek kadar az olduğu Türkiye Futbol Federasyonu’nun (TFF) peşpeşe yaptığı açıklamalardan kolaylıkla anlaşılabiliyor. Bu maalesef uzun zamandır böyle, federasyonda isimler değişir ama tavır hep aynı. Bu federasyonların da istisnasız hepsi Fenerasyon olarak bilinir.
19 Mart 2020 tarihinde Coronavirüs vaka sayılarının artmaya başlaması ve ilk ölümlerin gerçekleşmesinin ardından tedbir amaçlı olarak Türkiye’de spora ara verilmişti. TFF başkanı Nihat Özdemir 6 Mayıs’ta düzenlenen video konferansta maçların 12 Haziran’da yeniden başlayacağını duyurdu. Açıklamanın yapıldığı gün tespit edilen vaka sayısı 2253, vefat sayısı ise 64 idi. Aradan geçen yaklaşık 10 günlük sürede günlük vaka sayısı halen 1600’ün üzerinde seyrederken, vefat sayısı da uzun zamandır ilk defa 50’nin altına indi.
Bu süreçte TFF sağlık kurulu onlarca sayfadan oluşan, saha içinde ve dışında teması en aza indirmeye yönelik bir protokolü parçalar halinde yayınladı. Futbol, doğası gereği temaslı bir oyun. Ancak sıkıntı sadece sahadaki temas değil. Takım antrenmanları, kamp, seyahat, soyunma odaları gibi saha dışında akla gelebilecek bütün unsurlar teması beraberinde getiriyor. Verilen bu kararın ardından Süper Lig’de özellikle teknik adam ve futbolcular seviyesinde çekincelerini bildirenler olduğu kadar daha çok kulüp başkanları seviyesinde ekonomik gerekçelerle SüperLig’de son 8 haftanın tamamlanması gerektiğini öne süren takımlar da mevcut. Nihat Özdemir son açıklamasında 11-12 Süperlig takımının ligin devamından yana olduğunu söylüyor. Tabi buna teknik adam ve sporcuları oynamak istemediği halde ekonomik getirisi nedeniyle yönetim seviyesinde oynama yanlısı olan kulüpler dahil. Zira TFF’miz hastalanma riski en yüksek olan teknik adam ve sporculara danışma ihtiyacı duymadığı için halen kamuoyuna çoğunluk maçları oynamak istiyormuş gibi yansıtılıyor.
TFF’nin ümit ettiği gibi vaka sayılarında belli bir düşüş yaşanıyor olsa da, özellikle liglerin başlama kararının verilmesiyle birlikte antrenmanlara başlayan kulüplerde vaka sayıları hızla artış gösteriyor. Bu vakalar nedeniyle bazı takımlar ve sporcular karantina altına alındılar ve antrenmanlara ara vermek zorunda kaldılar. Uzmanların sağlıklı bir şekilde lige başlayabilmek için en az 1 aylık hazırlık dönemine ihtiyaç duyulacağını belirttiği bir ortamda, maçların ilan edilen başlama tarihine 1 aydan kısa bir süre kalmışken sağlıklı bir hazırlık ortamından bahsetmek mümkün değil. Hal böyleyken TFF kararından geri adım atmamakta direniyor. Nihat Özdemir’in açıklamasında geçen ve üzerinde çalışılan 10 farklı senaryonun sadece liglerin başlatılma tarihleriyle ilgili olduğunu sonraki haftalarda yapılan açıklamalardan öğrenmiş olduk. Ligler başladığında oluşması muhtemel vakalar halinde ne gibi planlama yapıldığına “Öyle bir şey yaşamayı düşünmüyoruz, düşünmek de istemiyoruz.” cevabını verirken bir temenniden ziyade bu konuya hiçbir şekilde kafa yorulmadığını da anlamış olduk.
Verilen kararın ardından yapılan her açıklama, TFF’nin ligleri başlatma kararının bir dayatma olduğu düşüncesini pekiştirmektedir. Avrupa’da devam kararı alan ligler yanında tescil ve iptal edilen ligler bulunmasına rağmen, bu örneklerin muhtemel bir senaryo olarak dahi değerlendirilmemesi abesle iştigal. Üstüne üstlük TFF resmi sitesinden yapılan “Bu aşamada liglerin iptal edilmesini istemek yeni bir çözümsüzlük, yeni bir polemik talep etmek anlamına gelir” ifadesiyle bunun teklif dahi edilmesi polemik amaçlı olarak değerlendirilmiştir. Temasın ortadan kaldırılmasının imkansız olduğu bir oyunun devamını istemek çözüm, iptalini istemek ise çözümsüzlük ve polemik. Bırakın teması, sosyal mesafeyi dahi korumanın imkansız olduğu bir oyunun nasıl sağlıklı oynanacağına kafa yorup uygulanması imkansız onlarca sayfalık protokol oluşturmak çözüm, iptal istemek çözümsüzlük ve polemik. Futbolun nasıl oynanacağına kafa yormak TFF’nin görevi ama nasıl iptal edileceğine kafa yormak değil! Bunun anlamı şudur. “Biz bu ligi başlatacağız ve istediğimiz gibi de bitireceğiz, başka bir ihtimal yok.”
TFF’nin resmi iletişim kanallarından yapılan veya bizzat Nihat Özdemir’in yaptığı açıklamalarda, alınan kararların ligleri sağlıklı ve adaletli bir şekilde, yarışarak tamamlanmasına yönelik olduğu belirtiliyor. Tesis imkanları en iyi seviyede olan Süper Lig takımlarının her gün yeni vakalar duyurması sürpriz değil. Mevcut durumda bir aydan kısa bir süre içerisinde başlaması hedeflenen liglerin sağlıklı ve adaletli bir yarışmayı beraberinde getirmesi ise imkansız. Peki lig Coronavirüs öncesinde ne kadar sağlıklı ve adaletliydi de, sonrasında olacak. Aslında bu ifade bütün soru işaretlerini kaldırıyor, farklı senaryolar üzerinde neden kafa yorulmadığını da izah ediyor. Örneğin VAR teknolojisinin olduğu bir ortamda Max Kruse’nin darbeyle ayak bilek bağının yırtıldığı pozisyonda faul dahi verilmedi. Bu futbol ortamı halihazırda futbolcu sağlığı için en az Coronavirus kadar büyük bir tehdit. Fenerbahçe’nin puan kaybıyla ödüllendirilen, kazanmasıyla cezalandırılan hakemlerin olduğu, kural hatalarının Fenerbahçe lehine olacağı için göz ardı edildiği, VAR sisteminin olduğu bir ortamda dahi yanlış kararların cüretkarca ve sistematik bir şekilde Fenerbahçe aleyhine verildiği ortada. Hal böyleyken TFF’nin sağlıklı ve adil bir şekilde bu sezonu kapatma niyeti olduğuna, kararlarının da bu doğrultuda alındığına başta Fenerbahçeliler olmak üzere aklı selim hiçbir vatandaşı inandıramazsınız.
Bir yandan TFF açıklamasında “Biz liglerin başlatılma kararıyla ilgili olarak olumlu ya da olumsuz görüş bildiren herkesin niyetinin sağlık olduğuna inanıyoruz” ifadeleri kullanılırken, diğer taraftan Nihat Özdemir takımlara “açık, adil ve dürüst olun” diye seslenmiş. Küme düşme potasındaki takımların küme düşme kaldırılsın, lig bitirilsin gibi taleplerde bulunmasını komik buluyorlarmış. Peki iddiası olan takımların lig oynansın talepleri neden komik bulunmuyor onu da anlamış değilim. Liglerin iptalini isteyenlerin asıl niyeti sağlık değil diyelim, TFF’nin sağlığı ön planda tuttuğuna inanan var mı? Bir insan hayatını kaybetse veya bir futbolcunun futbol hayatı hastalık nedeniyle oluşan kalıcı bir hasar nedeniyle sekteye uğrarsa bunun sorumlusu kim olacak? Bu çekinceyi taşıyan kulüplerin endişelerini ortadan kaldıracak bir hamle oldu mu? Liglerin oynanması dışında fikir beyan eden kulüplerin fikirlerine saygı duymadığınız gibi, niyet okumayla ötekileştiriyorsunuz.
Bir başka argüman da, “Ligler oynanmadan biterse büyük huzursuzluk olurmuş”. Hem psikolojik hem de fiziksel olarak sağlıksız bir hazırlık sürecinin olduğu bir ortamda başlatılacak ligin ortaya çıkaracağı tablodan huzur mu bekliyorsunuz? Huzursuzluğun kaynağı mevcut puan durumunun arzu edildiği gibi olmaması ise o zaman durum farklı tabi. Sizin huzur anlayışınızı iyi biliyoruz. Fenerbahçe hakettiği halde bir maçta 3 penaltı kazanıyorsa, huzursuzluk olur, hakemi ceza alır. Haftalar sonra tekrar aynı hakem Fenerbahçe maçına atandığında Fenerbahçe’nin hakettiği penaltıları vermez, Fenerbahçe puan kaybeder ve siz de huzuru bulur hakemi ödülendirirsiniz. İddiasız takımların oyuncularının hastalanma endişesiyle sakınarak futbol oynaması rekabet ortamını olumsuz etkilemeyecek mi? Böyle bir ortamda kazanılan maçlar, kupalar, belirlenen sıralamalar, haksızca elde edilecek gelirler huzursuzluk doğurmayacak mı?
TFF ve kurulları bu sezon şimdiye kadar Fenerbahçe’yi yarış dışına atabilmek için saha içinde ve dışında çok çalışıp çabaladılar. Ligin ikinci yarısında iyice gün yüzüne çıkan adaletsiz kararlarla bu emellerine de ulaştılar. Neticede yüzdüler yüzdüler ligin kuyruğuna, son 8 haftaya geldiler. Fenerbahçe’nin teknik direktörüyle yollarını ayırıp ligde 7’nci sıraya kadar gerilediği bu ortamda Fenerbahçe için liglerin oynanması veya oynanmaması bence çok fazla birşey ifade etmiyor. Bizim için kötü gidişatın başladığı bir dönem olduğu için lige ara verildikten sonra tekrar başlamak Fenerbahçe’nin ligdeki sıralamasını olumlu bile etkileyebilir. Bu durum bizi en azından Avrupa Ligi vizesi için yeterli sıraya çıkartabilir. Ancak bilindiği gibi Fenerbahçe kupada da halen iddiasını devam ettirmekte ve 72 maç yapılacak liglerle ilgili inatla başlama planları yapılırken sadece 3 maçı kalmış kupayla ilgili tek kelime edilmemektedir. Bütün bu tavrı alt alta koyduğumda sadece kötü niyetli bir TFF görüyorum. Adil bir futbol ortamında belki Ağustos gibi daha geç bir tarihte futbola dönme niyetini samimi bulabilirdim. Ancak mevcut yönetimle bu liglerde tek bir hafta daha oynanmasına tahammül edemiyorum. Fenerbahçe’ye yapılan bunca haksızlıktan sonra adeta Fenerbahçe’nin ahını alanların tepesine inen bu Coronavirüs belasında böyle de bir hikmet olduğunu düşünüyorum. Dilerim, bu bela saha içinde ve dışında Fenerbahçe’ye zarar vermeye çalışanların sonunu getirir ve onları kendi tuzaklarına düşürür.